Det Tyrkiske Trossamfunnet i Drammen Og Omegn Rømersvei 4, 3016 Drammen     466 32 352    post@diyanetdrammen.com VIPPS-NUMMER:109425

KUR’ÂN-I KERİM 

Yüce Allah tarafından (Hakka, 69/43) vahiy yolu ile (Yûnus, 10/12) Arapça olarak (Yûsuf, 12/2) peyder pey (Furkân, 25/32) Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.)’a indirilen (Şûarâ, 26/192-195), nesilden nesile bize kadar tevatüren gelen, mushaflarda yazılı, Fatiha sûresi ile başlayıp Nas sûresi ile sona eren, okunması ile ibadet edilen ve sevap kazanılan, 323.015 harf, 77.439 kelime, 6.236 âyet ve 114 sûreden oluşan muciz bir kelamdır. Allah sözü olduğunda hiç şüphe yoktur (lâ raybe) (Bakara, 2/2). Kendisinde hiçbir eğrilik ve tezat mevcut değildir (Kehf, 18/1). Önünden ve arkasından ona bir batıl gelip karışmaz (Fussilet, 41/42). Dosdoğru (kayyim) (Kehf, 18/1), aziz (Fussilet, 41/41), kerim (Vakıa, 56/77), hakîm (çok hikmetli) (Yâsîn, 36/1), mecîd (çok şerefli) (Hâkka, 50/2), mübarek (Sâd, 38/29), mübîn (apaçık) (Yusuf, 12/1) ve Allah’tan gelen hak bir kitaptır. Allah’ın basairi (gönül gözlerini açan) (Â’raf, 7/203), apaçık nuru (Nisâ, 4/174) ve burhanıdır (En’âm, 6/155). Allah’ın emrinden bir ruhtur (Şûrâ, 42/52). Âyetleri insanların muhtaç oldukları şeyleri beyan edicidir (mübeyyinat) (Nur, 24/34, 46). Öğüt alanlar, anlayanlar (En’âm 6/98, 126), bilenler (Â’raf, 7/32), düşünenler (Yûnus, 10/24) ve aklını kullananlar (Rûm, 30/28) için âyetleri tafsîl edilmiştir (En’am, 6/55).

İcaz, sağlamlık ve güzellikte birbirine benzeme bakımından âyetlerinin tamamı, muhkem (Hud, 11/1), mufassal (En’am, 6/114) ve müteşabih (Zümer, 39/23), hüküm ifade etme ve uygulama itibariyle bir kısmı muhkem, bir kısmı müteşabihtir (Âl-i İmran, 3/7).

Kur’ân; insanlar ve cinler bir araya gelseler bir benzerini meydana getiremeyecekleri bir kitaptır (İsra, 17/88). Kendinden önceki kitapları doğrulayıcı (musaddık) ve gözeticidir (müheymin) (Mâide, 5/48). Müjdeleyici ve uyarıcıdır (beşîr ve nezîr), özellikle zalimleri (Ahkâf, 46/12), inkâr edip isyân edenleri, ilahî azap ile uyarır. Muhsinleri (Ahkaf, 46/12), îmân edip sâlih amel işleyenleri cennetle müjdeler (Kehf, 18/1-4). İnsanlara bir açıklama (beyan) ve bir duyurudur (belâğ) (Âl-i İmran, 3/138). Genelde bütün insanlar (Bakara, 2/185), özelde mü’minler (Yûnus, 10/57), muttakiler (Bakara, 2/2) ve muhsinler için yol göstericidir (hüdâ) (Lokman, 31/2-3) Allah’ın, insanlara (Yâsîn, 36/69) özellikle mü’minlere (Yûnus, 10/57), Allah’tan korkanlara (Taha, 20/3) ve muttakilere (Âl-i İmran, 3/138) bir öğütüdür (zikir, tezkire ve mev’ıze) (Sad, 38/87). Öğüt almak isteyenler için kolaylaştırılmıştır (Kamer, 54/17). Mü’minler (Yûnus, 10/57), müslümanlar (Nahl, 16/89) ve muhsinler (Lokman, 31/2) için bir rahmet, müjde (büşra) (Neml, 27/2) ve göğüslerdeki sıkıntılara şifadır (Yûnus, 10/57). İnsanları karanlıklardan aydınlığa çıkarır (İbrâhim, 14/1) ve en doğru yola iletir (İsra, 17/9). İnsanlar için gerekli olan her şeyi açıklayıcı (Nahl, 16/8), tafsîl edici (Yûsuf, 12/111) ve apaçıktır (mübîn) (Hıcr, 15/1). Hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan, helalı haramdan ayıran fürkândır (Bakara, 2/185). İnsanlar için gerekli her türlü misal / örnek anlatılmıştır (İsra, 17/89). Kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır (Yûsuf, 12/111). İnsanları hakka, dosdoğru yola (sırat-ı müstakîme) götürür (Ahkâf, 46/30).

Kur’ân, tamamen Allah sözüdür. Kelimelerinin seçilişi, cümlelerinin kuruluşu, âyetlerinin tertibi, lafızları ve manası ile tamamen Allah’a aittir. Bu konuda, vahiy meleği ve Peygamberimiz (a.s.) sadece birer vasıtadır.

Kur’ân, sadece Hz. Peygamber dönemine ait bir kitap değil, varlığını ve rehberliğini dünya durdukça sürdürecek olan, çağları aşan ve kucaklayan bir kitaptır. Sadece ilk indiği Arap toplumunun değil bütün insanların kitabıdır.

Kur’ân, zamanın geçmesiyle eskiyen değil daima tazeliğini ve güncelliğini koruyan, insanları geriye değil daima ileriye götüren, ilim, teknik ve gelişmelerle çatışan değil örtüşen ve kucaklaşan bir kitaptır. Emir ve yasakları, helal ve haramları, hüküm ve tavsiyeleri, öğüt ve ilkeleri, misal ve kıssaları, va’d ve vaidleri, geçmişe, geleceğe, Allah’a, insana ve diğer varlıklara dair bildirdiği gerçekler, bilgiler ve tanımlar, zamanın geçmesiyle değişmez ve değerini yitirmez (Kehf, 18/27; En’am, 6/115).

Kur’ân’ın Amacı: Kur’ân, insanın dünya ve âhiret saadetini sağlamasını amaç edinmiştir. Kur’ân, insanlığın rehberi ve mutluluk kaynağıdır.

Kur’ân’ın amacı; hangi milletten olursa olsun bütün insanları aydınlatmak, yer yüzünde cehalet, sefahat, küfür ve sapık inançlara kapılarak karanlıklar içinde kalan, nereden gelip nereye gittiğini bilemeyen bütün insanları sapıklık ve dalaletten, sefahat ve rezaletten kurtarıp îmân nuru ile doğru yola sevk etmektir.

İnsana Allah ve kâinat hakkında bilgi veren, manevî ve maddî ihtiyaçlarını bildiren Kur’ân’dır. Kur’ân bu amaçla cüz’î ve küllî kurallar, emir ve yasaklar getirmiştir. Bu kuralların, emir ve yasakların amacı; aklı, canı, malı, nesli ve dini korumak, böylece insanın huzur ve mutluluğunu; kişisel, ailevî ve sosyal nizamını sağlamak; iyi insan ve iyi bir toplum oluşturmaktır.

İnsanları en doğru yola ileten Kur’ân’dır (İsra, 17/9). Peygamberimiz (a.s.), “Size sımsıkı sarıl(ıp ahkamını uygula)dığınızda asla sapıtmayacağınız (iki şey) bıraktım. Allah’ın Kitabı ve Peygamberinizin Sünneti.” buyurmuştur. (el-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, I, 80).

Kur’ân’ın ana konusu Allah ve insandır. Kur’ân Allah’ı ve insanı tanıtır. Allah’ın emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını, öğüt ve tavsiyelerini hüküm ve sınırlarını, va’d ve vaidini, îmân, ahlâk ve ibadet kurallarını, îmân edip sâlih amel işleyenlerin mükâfatlarını, inkar ve isyân edenlerin âhiretteki cezalarını, ibret alınması için geçmiş kavimlerin kıssalarını ve âhiret ahvalini anlatır. İnsanın kendisine, Yaratıcısına, insanlara, çevreye ve diğer varlıklara karşı görevlerini bildirir.

Kur’ân; insanın işlerini ve görevlerini, dinî ve dünyevî diye ayırmaz. İnsanın her inanç, söz, fiil ve davranışının hem bu dünya hem de âhiret ile ilgili boyutu vardır. Allah’a, fertlere, topluma, canlılara ve çevreye karşı görevleri insanın hem dünya hem de âhiret mutluluğu içindir. Ferdî görevlerin, topluma, toplumsal görevlerin de ferde etkisi vardır.

Kur’ân’ın bildirdiği Hak Din; sadece ferdin özel ve aile hayatı ile ilgili değildir. Çünkü insan, tek başına veya sadece ailesi ile birlikte değil, toplum içinde yaşar. İnsan, sosyal bir varlıktır. Bunun için Kur’ân ve Sünnet; toplu olarak yaşamak durumunda olan insanların; sosyal, ekonomik, ahlâkî, idarî ve hukukî ilişki ve görevleri; inanç, amel, iş, söz, fiil ve davranışları ile ilgili temel kurallar getirmiştir. (İ.K.)